16 Kasım 2013 Cumartesi

Kasklar hakkında bilmek istediğiniz her şey...

Dünya üzerinde var olan ve motosiklet kullanılan hemen her ülkede kask takmak yasal zorunluluktur. Takdir edersiniz ki yasalar boşuna icat edilmemişlerdir. Kask konusundaki bu kural da öyle…

Bu zorunluluğun iki nedeni var aslında.

Birincisi sizin ölmenizi zorlaştırmak,ikincisi de bir diğer şahsiyetin veya durumun sizi öldürmesini engellemek.


Önce ikinci olanı biraz açıklamaya çalışayım. Çünkü birinci durum zaten bu yazının ana konusudur ve oraya geleceğiz.

Takdir edersiniz ki trafik kazaları her zaman tek taraflı olmaz. Yani siz motosikletle normal sürüşünüzü yaparken, bir başka araç ve ya yaya önünüze çıkabilir, yandan sizi biçebilir veya arkadan vurup sizi ezebilir. Örnekleri çoğaltmak mümkün tabii. Bunun için hayal gücünüzü zorlamaya da gerek yok. Bu güne kadar rastladığınız trafik kazalarını kabaca hatırlamak size yardımcı olacaktır…

Bu tür kazalara karışan diğer şahsiyetlerin ölmeniz halinde alacakları ceza ve vicdan azabını düşünürseniz, ikinci nedenin önemini de kavramanız kolay olacaktır.

Unutmayın, siz de birinin motosikletten düşmesine neden olabilirsiniz. Onun ölmesini istemezsiniz değil mi?

Bunun dışında, kaza nedeniyle yapılacak kamu harcamasını da dikkate almak gerek…

Neyse, bizim konumuz bu değil.

Bizim konumuz kaskın kendimiz için önemini anlatmaya çalışmak ve kask seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğini kabaca açıklamak.

Aslında motosiklet kullanırken üzerinizde bulunması gereken tek koruyucu ekipman kask değil ama konumuzu dağıtmamak için oraya girmeyeceğim. Bunu başka bir yazı konusu olarak not alayım.

NİÇİN KASK TAKMAK ZORUNDAYIZ? Bunun cevabı basitçe şöyle;

“beynimizi korumak için”

Eğer koruyacak bir beyniniz yoksa kaska ihtiyacınızın olmadığını düşünebilirsiniz. Fakat eğer korumak durumunda olduğunuz bir beyniniz varsa, kesinlikle kaska ihtiyacınız var…

Beynimiz jöle kıvamında bir organdır. Koruyucu bir zar içerisinde kafatasımızda yüzer halde bulunur.


Bu nedenle kafanız bir şeye çarparak durursa, beyin hareketine devam edecek ve kafatasınızın iç tarafına çarparak çalkalanacaktır. Çarpmanın şiddetine göre beyninizin hasar alma ihtimali yüksektir. Bu hasar,kanama ve iltihaplanma sonucunu doğurabilir. Bu durumda beyin, kafatasınız içerisinde şişer. Yeterli yer olmadığından, göz yuvalarınıza ve aşağı doğru basınç uygular. Bu başka organların da zarar görmesi anlamına gelir. Böyle bir durumu istemeyiz değil mi?

Öyleyse kaskımızı takalım…

KASK NASIL KORUR? Biz kafamıza tek parça olarak taktığımız halde,kasklar tek bir parçadan oluşmazlar. Şimdilik işin koruma kısmıyla ilgilendiğimiz için önce koruma katmanlarından biraz bahsedelim.

Kasklarımızın dış yüzeyi yani koruyucu kabuk, güçlendirilmiş fiber veya geliştirilmiş polykarbon maddelerinden yapılır. Yani temel olan bu iki maddedir. Bir çok kask üreticisi bu maddeleri değişik karışımlarla destekler ya da desteklediklerini iddia ederler. Bu iki temel maddeden hangisinin daha iyi koruduğu konusunda bilim adamlarınca yapılan tartışmalar henüz bir sonuca varmadığından bir şey söylemek güç. Tartışma var çünkü eğer kaskınız çok sert ve güçlü bir maddeden yapılmışsa, başınıza gelebilecek kazaların çoğunda beyninizi yeterince koruyamayacaktır. Aynı şekilde çok yumuşak bir maddeden yapılmışsa yüksek enerjili çarpışmalarda hiçbir işe yaramayacaktır.Tabii siz kafanızı nereye çarpacağınızı biliyorsanız,bu tartışmanın dışındasınız demektir… Dış kabuk asfaltta sürüklenme durumunda aşınmaya karşı korur. Sivri şeylerin batmasını önler. Alınan darbeyi ilk olarak emecek ve dağıtacak şekilde tasarlanmıştır.


Eğer bir kaza yapar ya da düşerseniz, kask yere vurduğunda hareketine derhal son verecek ve duracaktır.

Fakat kafanız kaskın içerisinde hareketine devam edecek ve kaskın iç tarafına çarpacak,daha sonra duracaktır.

İşte dış katmanın altında bulunan iç koruyucu katmanın görevi burada başlar. İç katman expanded polystyrene-EPS’den yapılır. Hani şu çocukken duvarlara sürtüp kar yağdırdığımız güzel oyuncak. Bildiğiniz gibi kırılacak nazik eşyalar da kutulanırken etraflarına bu madde sıkıştırılır. Tabii kaskımızın içerisindeki madde daha güçlendirilmiş ve sıkıştırılmıştır.


Bunun en iyi tarafı geri tepme yapmamasıdır. Aksi halde kafanız birkaç kez dış çepere vururdu.Bu geri tepme olayını açıklamanın en iyi yolu sünger deneyidir. Bir süngerin üzerine parmağınızla basınç uygularsanız çöker. Fakat parmağınızı geri çeker çekmez tekrar eski halini alacaktır. İşte içteki polystyren kabuk bunun tam tersi bir etki gösterir. Yani parmağınızı sertçe bastırırsanız, içeri çökecek ve öyle kalacaktır.(Kaskınızda bu deneyi yapmayın) Kaskın dış katmanı olan kabuk da aslında bu şekilde davranış gösterir. Darbeyi ya esneyerek, ya da esneyip yarılarak karşılar. Sonuç olarak; kaskın koruma katmanını oluşturan bu ikili kafamızı koruyan asıl önemli etmenlerdir. Her şey de olduğu gibi bunun da belli bir standardı vardır. Araştırmacı abiler sağ olsunlar, kafamızı daha iyi koruyabilmek için çeşitli standartlar oluşturmuş ve bu standartlara uyan kasklara bir sertifika vererek, alacağım kask beni korur mu? Sorusuna bilimsel bir cevap bulmamıza yardımcı oluyorlar.Kask firmaları sahip oldukları bu sertifikaları belirterek, ne kadar sağlam bir kask yaptıklarını bize ispatlamaya çalışırlar. Çeşitli kask standartları var. Bunlar, DOT,ECE,Snell ,BS,As…..sayılabilir.Ülkemizde henüz böyle bir çalışma yapılmamakla beraber, bir çok ülke, kask güvenliği konusunda kendi standartlarını oluşturdu bile. Zaten yukarıda saydıklarımın çoğu ülkelere göre değişen standartlardır. Aralarındaki fark, kabul ettikleri sınır ve yapmış oldukları testlerin biçimi olarak söylenebilir. İşin bu kadar teknik ayrıntısına giremeyeceğim. İnce detayları merak edenler bu konuda yazılmış bir çok kaynağa rahatça ulaşabilirler. Sonuç olarak, ECE sertifikası almış bir kask Avrupa Standartlarına uygun bir kask demektir. (Bu diğer sertifikalı kaskların iyi korumadığı anlamına gelmez.) Ece sertifikalı kasklar çeşitli ülkelere göre farklı numaralara sahiptir.

Türkiye E37 numarasına sahiptir.

Ek olarak şunu da söylemek gerekiyor. Yapılan araştırmalar,kaza yapıp ölen sürücülerin ölüm nedenlerinin tek başına kafadan aldıkları darbe olmadığını söylüyor.

Yani kafanızda güvenlik testlerini geçmiş bir kask bulundurmanız,ölmeyeceğiniz anlamına gelmez. Fakat ölürseniz de bu aslında kaskınız kalitesizdi,demek değildir.

Hurt raporuna göre, başka yarası olmadan sadece kafa yaralanması nedeniyle ölen bir motosiklet kullanıcısı yok!

Yani kaskınız sizi koruyamayacak hale gelebilecek bir kazada muhtemelen vücudunuzun başka bölümleri de parçalanacaktır. Bu kadar güvenlik testinden geçmiş bir kaskın parçalanıp da vücudunuzun sağlam kalacağına inanıyorsanız, siz bir biyonik adamsınız demektir.

HANGİ KASK?

Geldik asıl can alıcı soruya. Bizim için uygun olan kask hangisi?

İşin dış kabuk kısmını göz önünde bulundurmadan bir cevap vermek mümkün bu soruya.

Yani dış kabuk hangi maddeden yapılmış olursa olsun kafamızı koruyacağını kabul ederek (güvenlik sertifikası bulunan kasklar için geçerlidir) ve yine içte bulunan darbe emici katmanın da işini tam yapacağını varsayarak hangi kaskı alacağımıza karar vermek mümkün.

Tabii bunun için alacağımız kaskın yukarıda saydığımız standart çalışmalarına uygun üretilmiş bir kask olması gerekiyor. Yani en azından bizim için üzerinde E37 numarasını aramakla işe başlayabiliriz.

Yani satır aralarını ana başlıkta numaralandırmak istersek,

1. Kaskımız güvenlik sertifikalı bir kask olacak.

Şimdi alacağımız kask çeşidi seçmeye geldi sıra…

KASK ÇEŞİTLERİ Kasklar,ihtiyacınıza,kullanım alanınıza ya da motosiklet sürüşünüze göre farklı tiplerde üretilirler.

Fakat değişmeyen bir gerçek vardır ki en güvenlileri tam kapalı kasklardır. Bu kasklar kafayı tam olarak sararak her tarafı korurlar.

Ayrıca ses ve rüzgar yalıtımı konusunda da en etkili sonuç veren kasklar bunlardır.


Tam kapalı kasklar iyi korur dedik ama bazı dezavantajları vardır. Özellikle sürekli motosikletten inip binmek durumunda olanlar için hiç de pratik değillerdir. Bu gibi kullanıcılar için geliştirilmiş, yine tam kapalı ama çenesi açılabilen kasklar da mevcuttur. Kaskınızı çıkarmadan çene kısmını yukarı kaldırabildiğinizden, kısa mola veya konuşmanız gereken durumlarda oldukça kolaylık sağlarlar.


Hele kaskınızı çıkarmadan sigara molası verebileceğinizi düşünürseniz oldukça pratiktirler. Haklarında kaza anında çene kısmının sabit kalmaması nedeniyle koruma görevini iyi yapamadığı yolunda rivayetler olmasına rağmen,çene kapalı konumda yağacağınız bir kazada tam kapalı kasklar kadar koruma özelliği olacağına inandığım bir kask türüdür.

Bu bile beni sıkar diyen motosiklet kullanıcıları için üretilmiş açık kasklar da mevcuttur.


Bu kaskların çene koruması yoktur. Küçük kısa gezintiler için tercih edilebilir. Bu kaskların vizörlü ve vizörsüz tipleri vardır. Eh takdir edersinizki sağlam bir düşmede çene ve yüz bölgenizde sağlam hasar bırakabilirler.

Bir de nazi kaskı diye tabir edilen açık kasklar vardır. Bu kasklar sadece kafatasınızı ve kulak bölgenizi korurlar. Daha çok cruiser kullanıcı tarafından, yaylana yaylana hafif gezinti yapılacağı zamanlarda kullanılırlar.


Bir de krosçuların kullandığı bir kask tipi vardır. Bu kasklar çene kısmı daha önde konumlandırılarak, daha rahat nefes alınabilecek şekilde tasarlanmışlardır. Genellikle vizörsüzdürler.


Böylece 2 numaralı kuralımızı da anlamış olduk.

2. Mümkünse tam kapalı bir kask alacağız…

DOĞRU BEDEN ÖLÇÜSÜ

Alacağımız kask hangi türde olursa olsun kafamızı tam olarak sarmalı ve kafa tipimize uygun olmalıdır. Kask kafamıza tam oturmalıdır. Yukarıda içteki koruma katmanının kafamızı nasıl koruduğunu anlatmıştım. Bu katmanla kafatasımız arasında ki mesafe ne kadar çok olursa, çarpma şiddeti de o kadar fazla olacaktır. Bu nedenle kaskın kafamıza tam olarak oturması hayati önem taşır diyebiliriz.

Kaskın kafamıza uygun olup olmadığını nasıl anlarız?

Almak istediğiniz kaskı takın ve kayışını bağlayın. Çok sıkı ya da gevşek bağlamayın. Tam ayarı tutturmaya çalışın.

Kaskı taktığınızda yanaklarınıza hafif bir basınç uyguluyor olmalıdır.

Kaskı iki elinizle tutarak, kafanızı içinde döndürmeye çalışın.Kafanız sağa sola dönmemelidir.

Yine aynı şekilde kafanızdan bağlıyken çıkartmaya çalışın. Eğer çıkıyorsa bırakın o kaskı.

Her şey normal görünüyor ve kaskın kafanıza uygun olduğuna karar verdiyseniz, çene kısmına elinizle hafifçe bastırın. Çenenize değmemelidir. Aynı şekilde vizörde burnunuza değmemeli. Çünkü motosiklet üzerindeyken rüzgar aynı şekilde kaska suratınıza doğru basınç uygulayacak, bunu unutmayın.

Eğer tüm bu testleri geçtiyse, kaskı alınabilecekler tarafına koyun. Bakın alabilirsiniz demiyorum. Henüz test bitmedi çünkü..

Unutmadan kafamızın ölçüsünü nasıl alabileceğimizden de biraz bahsedelim.

Kask ölçümüzü bulmak için kafamızın çevresini en geniş bölgeden ölçeriz. Bu bölge genellikle kaşların hemen üstüdür. Yine de farklı denemeler yapmanızı tavsiye ederim. En yüksek bulduğumuz değer bizim kask ölçümüzdür.


Ölçüm sonucunda bulduğunuz rakamın karşılığı da şudur.


Tabii bu ölçüler kask markalarına göre farklılık göstebilirler. Bu nedenle farklı kask markalarını denerken, farklı etkilerle karşılaşmanız olasıdır. Zaten yukarıdaki deneyleri de bunu bildiğim için yaptık. A markasının kalıbı B markasının kalıbını tutmayabilir. Bunun dışında hepimiz standart kafalara sahip değiliz. Kimimiz köşeli,kimimiz yuvarlak,kimimiz sivri kafa yapılarına sahibiz.Yani kafatasının ve yüz hatlarımızın belli bir standardı yok. Benim için de maalesef durum böyle. Her marka kask kafama uymuyor. Bazen bir marka çok hoşuma giden bir kask üretiyor. Fakat bu modelin benim kafama tam uyanını bulamadığım zamanlar çok olmuştur. Bu nedenle yukarıda yazdığım kontrolleri çok önemseyerek yapmanızı öneririm. Kafaya uygun olmayan bir kask, hem yeterince koruyamayacak, hem de kullandıkça sıkıntı verecektir.

Yani kaskta,

“büyük alayım, seneye de giyerim” mevzusu olmaz.

Buraya kadar en çok dikkat etmemiz gereken kısımları anlattım.

Şimdi yine çok önemli birkaç noktadan daha bahsetmek istiyorum…

Üçüncü maddemizde böylece oluştu.

3.Kafamıza uygun bir kask alacağız..

Kask Kayışı:

Gittiniz en sağlam, en iyi koruyan,en kaliteli ve en afili kaskı aldınız. Fakat o kaskın sizi koruyabilmesi için kafanızda olması gerekiyor.

Kafanızda olmasından kastım, kaskınızı hep takın değil.

Zaten motosiklete binerken, kontak anahtarını almayı nasıl unutmuyorsanız, kaskınızı takmayı da unutmamanız gerekiyor.

Benim bahsetmek istediğim şey, kaskınızı kafanıza bağlayan şey,yani kayışı..

Kaskınızın kafanızda olması gerek ama eğer kayışı bağlamamışsanız, varlığı ile yokluğu arasında muhtemelen bir fark olmayacak ve kafanızdan uçup gidecektir.

Benim bildiğim kadarıyla 3 çeşit kayış tipi vardır.

Bunlardan bir tanesi bildiğiniz kemer gibi bağlanan,yani bir tokası bulunan kayışlı kasklardır. Son zamanlarda üretilip,üretilmediğini bilmiyorum ama bir zamanlar vardı. Hatta ilk kaskım bu tür bir kilide sahipti.

Bir diğer ve çok yaygın olan bir dil ve onun içine girdiği bir yuvadan oluşan ve bu şekilde kilitlenen kask kayışlarıdır.Yine şu an cadde kullanımında tercih ettiğim kaskım bu tür bir kilide sahip.


Bildiğim son kayış tipi ise D tipi kilide sahip kayışlardır. Kullanması biraz çetrefilli gibi görünsede el alışkanlığı oluşunca çok basit olan bu kilit tipi için neredeyse tüm uzmanlar, en iyi kilit tipi olduğu konusunda hem fikirler. Bu kilide sahip bir kaskın asla açılmayacağı söyleniyor. Evet benim pistte kullandığım kaskım bu tip bir kilide sahip.

Fakat ben diğer kilit tipleri kaza anında açılabilir, ya da asla açılmaz gibi net bir görüşe sahip değilim.

Her kilit tipiyle kaza yaptım ve kaskım kafamdan çıkmadı.

Ama bu çıkmayacağı anlamına gelmez. Bu nedenle ben yine de bu işin uzmanlarını dinleme taraftarıyım. Yani dördüncü maddemiz de oluştu.

4.Mümkünse D tipi kilit sistemine sahip bir kask alacağız.

Vizör:

Vizör dediğimiz şey kaskın önünde bulunan cam ya da benzer şeylerden yapılmış, görmemizi sağlayan ya da uzun soluklu sürüşlerde görüşümüzü engelleyen parçalar.


Aslında sürüş esnasında kaskın en önemli işlevini bu kısım taşıyor. Neden? Diye soracak olursanız, hep kaza yapacak değiliz ya! derim bende..

Çoğunlukla mutlu ve mesut bir biçimde sürüşümüzü tamamlar, gideceğimiz yere varırız. İşte bu sürüş esnasında bizi tehlikeye atacak en önemli unsurların başında, görüş alanımızın kısıtlı olması ve çeşitli sebeplerle vizörün görüşümüzü engellemesidir.

Öncelikle görüş açısı geniş bir kask seçmekte fayda var –ki genelinin görüş açısı fena değildir.

Vizör buğu yapmama özelliğine mutlaka sahip olmalıdır. Bu ilk arayacağınız özelliklerden biri olmalı.

Tabii yağmur suyu tutmayacak biçimde imal edilmiş vizörler, yeme de yanında yat şeklinde vizörlerdir. Kasklarımızın otomobiller gibi silecekleri yok biliyorsunuz…

Her ne kadar temiz tutsanız da bakımını yapsanız da zamanla vizör çizilir kırılır.

Yine kendimden örnek vereyim. Bir otoyol üzerinde kaskıma Kerkenez çarptı ve vizör çatladı. Nasıl olur? Dediğinizi duyar gibiyim. Olayı kendi açımdan anlatabilirim ama kerkenezle bir röportaj yapma olanağı bulamadığım için onun açısından olayı değerlendirebilme olanağım yok maalesef. Ama böyle şeyler olabiliyor. Ya da önünüzde giden bir araç koca bir taşı tam kafanıza nişan alabiliyor.(Evet.. Bahtsız deveyim. Kabul ediyorum.)

Kaskların tek vizöre sahip olanları olduğu gibi güneş için çift vizörlü olanları da mevcut. Fakat sonuçta varmak istediğim nokta, alacağınız kaskın vizörünün değişebilmesi ve hatta vizörün bulunabilmesi önemli bir özelliktir. Tabii daha sonra, satıcının sipariş ettik mi 24 saat içinde elinizde sözlerine kanıp, 24 gün beklemek istemiyorsanız, beğendiğiniz kaskı alırken yedek vizör isteyin. Almayacaksanız da isteyin. Böylece ellerinde olup olmadığını da kontrol etmiş olursunuz.

“ Valla bu model yeni çıktı, henüz elimize geçmedi.Haftaya geliyor. Bu model 2 yıl garantili.”

Satıcı cümlelerine kulak asmayın.

Bu arada bir çok kask için öğüt veren doküman da vizörün UV ışınlarını tutması yani güneş ışınlarından koruyucu olması salık verilir. Doğrusu ben de aksini iddia edemediğim için iyi olur diyeceğim. Fakat bu standarda sahip kasklar kullanıyorum ve güneş için ayrı vizör kullanmadıkça işe yaradığını söyleyemeyeceğim.Tabii şahsi görüşümdür. Siz yine de üstündeki yazıları iyi okuyup ne olur ne olmaz diye bu standardıda isteyin…

Neyse diğer maddemiz de böylece oluştu.

5.Buğu yapmama özelliği olan,kaliteli ve kolayca değişebilen, kolaylıkla yedeğini bulabileceğimiz bir vizöre sahip kask alacağız.

Konfor: Kaskımızın içerisinde kafamızın direkt temas ettiği bölüme astar deniyormuş. Ben de şimdi öğrendim. Daha önce kaskın içi diye bahsediyordum. Bundan sonra astar diyeceğim.


Bu kısım çok önemli. Özellikle yazın kafamız terlediğinden kaskımızda kötü kokular oluşmaya başlar. Daha da önemlisi zamanla kirlenir. Temizlemenin çeşitli yolları var ama işin pratik bir şekilde hallolmasını istiyorsanız bu astarın sökülüp, takılabilir olmasına dikkat etmelisiniz.

Çoğu kaliteli kaskın içi(pardon astar diyecektim.) sökülüp yıkanabilir ve tekrar yerine takılabilir. Cümle biraz tuhaf gibi oldu ama bu cümleyi özellikle kurdum. Çünkü her kaskın içi sökülebilir. Ama hepsi yerine takılamaz.

Sökülüp takılabilen astarlar genellikle çeşitli çıt çıtlar vasıtasıyla kaska tutturulmuşlardır. Kolayca sökülüp takılabilirler. Tabii bu kolayca temizlenebilirler anlamına da geliyor. Bu işlemin bir diğer faydasıda iç katmanın deforme olup olmadığını kontrol edebilme imkanı vermesidir.Yani astarı söküp, içindeki köpük dediğimiz maddenin sağlamlığını kontrol edebilirsiniz.

Bir maddemiz daha oldu..

6.İçi(astarı) sökülüp tekrar monte edilebilen ve tabii temizlenebilen bir kask alacağız.

Bir de hava kanalları mevzusu var tabii. Kaskımızın ön tarafında,üstünde ve hatta yanlarda hava girişleri bulunur. Bunların ne şekilde olduğundan çok, havalandırma işlemini düzgün yapıp yapmadığı ve arka tarafta bir hava çıkışı bulunup bulunmadığını kontrol etmekte fayda var.


Bunun dışında uzmanlar kaskın ayrodinamik yapısının önemi de vurgularlar. Fakat bu yapı biz normal fanilerin bir bakışta anlayabileceği türden şeyler değil maalesef. Tabii ki stabil bir şekilde hızlanmanızı engellemeyecek ayrodinamik yapıda bir kask almak lazım ama kaska bakarak bunu anlayabilecek insan sayısı yeryüzünde kaç tanedir sormak lazım. Bu nedenle almak istediğiniz kaskın erişebilirseniz ayrodinamik test sonuçlarına ulaşmanız bilgi sahibi olmanız açısından önemlidir. Aslında ne kadar önemli olduğu da tartışmaya açık bir konu. Yani kafanızı ne şekilde tuttuğunuz bile rüzgar direncinin artması ve azalmasında etken bir faktördür. Bu nedenle en sona bıraktığım bir özelliktir.

Neyse, bu maddeyi de yazalım.

7.Hava kanalları olan ve ayrodinamik yapısı iyi olan bir kask alacağız.

Son dedim ama bunların dışında kalan bir konu daha var. Kaskımız iyi bir ses yalıtımına sahip olmalı. Ve tabi rüzgar geçirmeme özelliği olması da çok iyi olur. Dışarıdaki sesi olduğu gibi içeri veren ya da kafanızda fırtınalar kopartacak kadar rüzgarı içine alan bir kask tabii ki kullanışsız olacaktır. Oldu bir madde daha.

8.Rüzgar ve ses yalıtımı olan bir kask alacağız.

Tabii yukarıda saydığım bir çok özelliği deneme şansımız yok. Bir satıcıya gidip,

“şu kaskı birkaç gün deneyeyim”

deme şansımız olmadığından bu konularda çaresiziz.

Kasklar hijyenik malzemeler olduğundan aynı iç çamaşırı gibi deneme şansımız yok. Bu konuda kullanıcı yorumlarına bakmak da bir çözüm değil. Çünkü genellikle objektif olamıyorlar.

Objektif olunsa da yanılma payları çok büyük. Çünkü kesin bir kanaate varmak için kullanmış olmak gerekiyor. Örneğin ben A firmasının ürettiği kaskı çok sessiz buluyorum ama B firmasının ürettiği kaskı hiç kullanmadığım için karşılaştırma yapma olanağım yok.

Gerçek şu ki zamanla sese de rüzgara da alışıyorsunuz. Bu da yanılgıya düşmemizdeki en büyük etken oluyor. Bir discoya girdiğinizde kulakları sağır eden bir gürültüyle karşılaşırsınız. Bir zaman sonra o gürültü yok olur.Bir fabrikada çalışıyorsanız, olumsuzlukları saymanız istendiğinde gürültü aklınıza en son gelen olumsuzluk olur. Çünkü alışmışsınızdır.

Benim tavsiyem, kaskınız ne kadar iyi olursa olsun, beraberinde kulak tıkacı da kullanmanızdır. Hatta maske…. Maske kullanmanız, kaskınızın kötü kokmasını ve kirlenmesini de oldukça geciktirir. Tabii yüz kaslarınız için olan faydası da ayrı…

Buraya kadar kısaca özetlemek gerekirse, kask alırken dikkat etmemiz gereken ana noktalar şunlardır

1.Kaskımız güvenlik sertifikalı bir kask olacak.

2.Mümkünse tam kapalı bir kask alacağız…

3.Kafamıza uygun bir kask alacağız..

4.Mümkünse D tipi kilit sistemine sahip bir kask alacağız.

5.Buğu yapmama özelliği olan,kaliteli ve kolayca değişebilen, kolaylıkla yedeğini bulabileceğimiz bir vizöre sahip kask alacağız.

6.İçi(astarı) sökülüp tekrar monte edilebilen ve tabii temizlenebilen bir kask alacağız.

7.Hava kanalları olan ve ayrodinamik yapısı iyi olan bir kask alacağız.

8.Rüzgar ve ses yalıtımı olan bir kask alacağız.

Bütün bunlara ek olarak bir de bütçe meselesi var.

Fiyatı arttıran en önemli unsurlar, marka ve konfor etkileridir. Tabii kaskın üzerindeki desene kadar farklı faktörler etkin olurlar.

Bunun dışında aynı özelliklere sahip iki kask arasında tercih yapmak zorunda kalırsanız, ben ucuz olanı almanızı tavsiye ederim. Bir diğer husus da kaskınızın rengi. Görünebilir olmanın ne kadar önemli olduğunu asla unutmayın. Bu nedenle açık renkli dikkat çekici tarzda kasklar almanızı öneririm…

Yukarıda saydığım maddeleri bir de önem sırasına göre yazmak gerekirse..

Şu üç maddeyi ısrarla arayınız.

1.Kaskımız güvenlik sertifikalı bir kask olacak.

2.Mümkünse tam kapalı bir kask alacağız…

3.Kafamıza uygun bir kask alacağız..

Önem sırasına göre diğer madde şudur.

4.Buğu yapmama özelliği olan,kaliteli ve kolayca değişebilen, kolaylıkla yedeğini bulabileceğimiz bir vizöre sahip kask alacağız.

Bundan sonraki maddeler genellikle konforla ilgilidir.

Önemsizdir demiyorum ama öncelikli bakacağınız şeyler ilk 4 maddedir.

Kask kafanızı korur. Bu nedenle çok önemlidir. Fakat kaza sonrası ölümler sadece kafadan olmamaktadır. Bunu daha önce yazmıştım ama tekrar etmekte fayda var.

Hurt raporuna göre ölümcül kazalarda sadece kafadan darbe alarak ölen hiç kimse yoktur. Ölümlü kazaların hepsinde vücutta da yaralanmalara rastlanmıştır.

Bu nedenle güvenliğiniz için kask tek başına yeterli değildir.

Süspansiyonun sürüş üzerindeki etkileri

ÖN ÇATAL

Çatal Yağ Seviyesi:

Çok Düşük:

Çatallar sert frende veya büyük çarpmalarda en düşük seviyeye iniyor.

Çok Yüksek:

Ön teker çarpmalarda sıçrıyor.


Sıkıştırma Sönümlemesi:

Çok fazla:

İçe dönüş zor, geniş dönüş açısı yapıyor.
Ön teker çarpmalarda sıçrıyor.
Düz hatta fren sırasında çatallar sarsılıyor.
Küçük çarpmalarda ön taraf çok sert hissediliyor.

Yeterli değil:

Çatallar çok hızlı dalıyor, muhtemelen en alt seviyeye iniyor.
Sert frende arka öne gelmeye çalışıyor.
Geri sekme sönümlemesi eksikliğindeki gibi ön taraf lapa gibi yumuşak ve yarı belirsiz bir his veriyor.


Geri sekme Sönümlemesi:

Çok fazla:

Ön taraf viraj çıkışlarında takırdıyor.
Çatal sık kasis darbesi yapan yollardaki alt seviyede toplanıp kalıyor(sarıyor).
Ön kasisli viraj çıkışlarında sert gaz verildiğinde kıpırdanmaya veya kafa sarsıntısına(salınışına) başlıyor.
Çatallar altta toplanıp kaldığı(sardığı) için çok sert gidiş.

Kafi değil:

S virajlar boyunca aşırı dikey iniş çıkış eylemleri.
Virajlarda ön taraf titriyor(takırdamıyor).
Ön taraf frenden sonra çok hızlı yukarı atım yapıyor.
Düz gidişlerde akıcı bir his ama virajlarda çok pelte gibi ve zayıf traksiyon(yol tutuşu) hissedilir.
Virajlara süratli olarak hafifçe dönünce önce motor balığımsı bir salınım yaptıktan yada debelendikten sonra düzeliyor.


Sürüş Yüksekliği:

Çok alçak:

Yüksek hızda dengeden yoksun.
Viraj içine kolay dönüş.

Çok yüksek:

Viraj içine dönüş ağırlaşmış veya yüksek eforla olabiliyor.


Yay oranları:

Çok yumuşak:

Çatallar yumuşak dönüşlerde çok fazla sıkışıyor.
Çatallar sert fren esnasında veya büyük darbelerde dibe iniyor.
Kafa açıyor(normal dönüş açısını sağlaması gerekli didon baskısı hat dışına açılıma sebep oluyor).
Önün altta toplanmasına(sarmak, geri sekmenin iptali) sebep olabilir.
Dönüşleri kolay yapıyor.

Çok sert:

Dönüş içine kaçıyor(dönüşü daraltıyor).
Viraj girişlerinde ön taraf kontrolden çıkıyor.
Virajlarda çok sert.
Virajdan çıkışlarda ön taraf takırdıyor.
Motoru döndürmek zor.
Fren altında iyi hissediliyor.
Ön teker vuruşlarda(darbede) sekiyor.



ARKA ŞOK

Sıkışma Sönülmesi:

Çok fazla:

Şok çok sert ve katı ama çok fazla geri sekme sönülmesi kadar kötü değil.
Hafif dalgalı yollarda fren yapınca arka teker sekiyor.
Gazlama esnasında arka az bir miktar çöküyor.

Kafi değil:

Orta seviye çarpmalarda şoklar dibe iniyor.
Gazlayınca arka çöküyor.
Şoklar muhtemelen dibe gidiyor.
Motor virajdan çıkarken geniş dönüyor(arka düşük, burun yüksek).


Geri sekme(açılma) Sönümlemesi:

Çok fazla:

Arka teker küçük tümsekli dönüşlerde hopluyor bilhassa arka arkaya çok sık çok dalgalılarda.
Hafif dalgalı(tümsekli) yollarda fren yapınca arka teker sekiyor.
Arka seri şeklinde arka arkaya darbelerde çarpmalarda altta kalıyor(sarıyor).
Arka çok sert hissediliyor.
Motor viraj çıkışlarında geniş dönüyor(arka düşük, burun yüksek).

Yeterli değil:

Sert frende çok fazla yukarı tepiyor.
Motor viraj çıkışlarında veya uzun süpürme tarzı dönüşlerde debeleniyor.
Arka teker kasislerde sert gazlamalarda takırdıyor.
Çok fazla şase girip çıkma hareketi.


Sürüş Yüksekliği:

Çok alçak:

Motor viraj çıkışlarında içe kapanıyor(kaçıyor).
Yön değiştirmek zor.
Viraj çıkışlarında zayıf ön teker tutuşu.

Çok yüksek:

Yüksek süratte stabil ite(durağanlık, denge delik) yokluğu.
Zayıf arka teker tutuşu.
Ağır fren altında dengesiz.


Yay Oranı:

Çok yumuşak:

Sürüş yumuşak(akıcı).
Arka gaz verince çöküyor.
Ön çok hafif hissediliyor.

Çok sıkı:

Viraj içine dönüşleri kolay.
Sürüş çok sert.
Zayıf arka teker yol tutuşu(traksiyon eksikliği).



Ek.:
Esas 1.: Yaylar motoru yukarıda tutar. Motorun her sıkışmasının ardından yada çökmesinin ardından motoru önceden yüklenmiş ayar yüksekliğine geri getirmek yayın asli görevidir. Yaylar süspansiyon sistemindeki taşıyıcı güç unsuru değildir. Araya parça koyarak yada yayın kendisi değiştirilerek sürüş yüksekliği ve çöküş mesafesi ayarlanabilir ancak bunun dışında süspansiyonun yük taşıma kapasitesinin değiştirilmesinde yayların bir fonksiyonu yoktur.

Esas 2.: Hidrolikler yani süspansiyonun içindeki akışkanlar gaz gibi sıkışmazlar. Gaz sıkıştırılarak hacmi küçültülebilir ancak bu durumda gaz sıvıya dönüşür. Sıvı hacmi ise küçültülemez yani sıkıştırılamaz. En azından şu an için henüz böyle bir teknoloji bulunamamıştır. Milin ucundaki vanalar yağın akış hareket hızını dolayısıyla da süspansiyonların sıkışma hızını belirler. Vanalar küçükse hareket yavaş, büyükse hızlı olacaktır. Buda iniş çıkış zamanının yavaş yada hızlı olmasını sağlayacaktır. İki yönde de hem sıkışma hem de geri sekme için bu kural geçerlidir. Bir çok modern motor çatallarının üzerine monteli ayarlayıcı düğmelerle bu vanaların ayarları yapılmaktadır. Unutmayın sadece hız yani sıkışma ve geri sekme hızı ayarlanmaktadır.

Esas 3.: Hava yayı, süspansiyon kovanının üst köşesi ile yağ arasındaki hava miktarı motorun yük taşıma kapasitesini belirleyen unsurdur. Yağ miktarının artırılıp eksilmesiyle hava yayının sertliği değiştirilir. Yağ ağırlığı yada yağın kalitesi yada yağ geçiş vanalarının açıklık ayarları hava yayınının gücünü etkilemez. Sadece yağın miktarı ve ikinci derecede de bulunduğunuz irtifa ve hava sıcaklığı hava yayının yük taşıma kapasitesini etkileyen unsurlardır. Bu yüzden süspansiyona hava ekleme yapmayın. Tüm ayarlarınızı mekanik anlamda halledin. Basıncını gerektiğinde elle kaçırma yapabileceğiniz uygun vanalar kullanın. Yayları sertleştirin bunun için ya araya alüminyum contalar koyun yada daha sert yaylar takın. Çöküş miktarını değiştirmeyin.

Özet.: Geri sekme ayarı süspansiyonların geri dönüş hızının ayarıdır. Sıkışma ayarı süspansiyonların hareket mesafelerinin ayarıdır. Yük taşıma kapasitesini süspansiyonun içindeki hava yayı sağlar. Süspansiyonun içindeki yağ miktarı ile bu ayarlanır. Daha sert bir yayda aynı görevi görür. İyi bir süspansiyon ayarının manası sizin güvenli bir şekilde akıcı, sarsmayan, yormayan bir sürüşe sahip olmanızın sağlanmış olması demektir.

Arıza: Motosiklet her tarafa salınıyor.
Çözüm: Süspansiyon çok yumuşak. Preloadı(ön yükleme) artırın veya daha sert yaylar kullanın. Sürüş yüksekliğini de mümkünse artırın.

Arıza.: Motor kasislerde kayıyor(sekiyor).
Çözüm.: Kompresyon dampingini ve/veya önyüklemesini azaltın.

Motor virajlarda sarsılıyor.
Arka geri sekme dampingini artırın.

Ön taraf viraj çıkışlarında ve kasislerde sarsılıyor.
Çatal ön yüklemesini veya kompresyon(sıkıştırma) dampingini azaltın.

Çatallar fren yapılınca titreşim yapıyor veya sarsılıyor.
Kompresyon dampingini(sönümleme) veya önyüklemesini azaltın.

Çatallar frenden sonra yukarı atım yapıyor.
Ön rebound(geri sekme) dampingini(sönümlemesini) artırın.

Çatallar çok hızlı dalıyor.
Kompresyon dampingini artırın.

Çatallar dibe vuruyor.
Daha sert yay takın, hava aralığını azaltın ve daha fazla preload(ön yükleme) uygulayın.

Arka fren yapınca yukarı atım yapıyor.
Geri sekme sönümlemesini (rebound dampingini) artırın.

Kasisli yollarda arka çöküyor.
Geri sekme sönülmesini azaltın.

Not.: Sıkı zincir ayarı süspansiyonların çalışmasını engeller. Kopan bir zincir motoru kitlerken bacağınızı da götürebilir.

Yolculu sürüş prensipleri


Sürücünün bilmesi gerekenler:

1. Yolcu ikinci bir sürücü gibi düşünülmelidir.
2. Yolcunun davranışları motorun hareketlerini etkileyerek sürüş karakterini değiştirir. Bağımsız ekstra bir ağırlık olması bunun sebebidir.
3. Yolcu ani duruşlarda öne doğru hareket ederek kaskların çarpışmasına sebep olduğu gibi sürücünün kollarına da ekstra ağırlık bindirir.
4. Yolcunu getirdiği ekstra yük kalkışta daha fazla gaz ve debriyaj mahareti gerektirir.
5. Fren işlemi etkilenebilir. Daha önceden ve daha fazla basınç uygulamasıyla fren yapmak gerekir.
6. Arka teker üzerindeki ekstra ağırlık bilhassa ani duruşlarda durma gücü üzerinde arka frenin etkisini artırır.
7. Yokuş aşağı sürüşlerde frenleme mesafesini uzatır.
8. Ekstra ağırlık dönüşlerde ekstra dikkat gerektirir.
9. Dönüş açıklıkları etkilenebilir.
10. Sollamak için daha fazla bir zaman ve mesafe gerekir.
11. Bilhassa yan rüzgarların etkisi daha belirgin olur.

Motorun durumu:

1. Yolculu sürüşe uygun, buna göre üretilmiş tipte bir motor olmalıdır.
2. Lastik havaları motor manueline bakılarak yolculu sürüşe göre basılmalıdır.
3. Süspansiyon ayarları yolculu sürüşe göre ayarlanmalıdır.
4. Aynalar yolculu sürüşe göre ayarlanmalıdır.
5. Tüm bunlar motor el kitapçığına göre yapılırken yine bu kitapçığa göre verilen motor azami yük taşıma kapasitesi aşılmamalıdır.

Yolcunun bilmesi gerekenler:

1. Yolcu boyunun ayakları pedallara basacak kadar uzun ve yaşının bu işin sorumluluğunu kaldırabilecek seviyede olmalıdır.
2. Yolcuda koruyucu donanımlar giymiş olmalıdır.
3. Yolcunun da hareketlerinin sürüşü etkileyeceğini ve nasıl davranması gerektiğini bilmesi gereklidir. Bu kurallar:
a) Sürücünün belinden tutunun. Varsa yolcu motor tutanaklarından tutununuz.
b) Ayaklarınızı daima pedallar üzerinde basılı tutunuz. Motor durduğu zamanda bile.
c) El ve ayaklarınızı sıcak ve hareketli parçalardan uzak tutunuz.
d) Dönüşlerde sürücünün omuz üzerinden dönüş yönüne bakınız.
e) Geriye yada ani dönüşler yapmayınız. Bacaklarınızla motoru tutarken sağa sola ivmeler vermeyiniz. 
f) Bir engel üzerinden geçilirken pedallar üzerinde bacaklarınız kırık vaziyette hafif yükselerek darbenin bedeninize etkisini azaltınız.

Genel güvenlik kuralları:

1. Yolcu taşıyabilecek tecrübede değilseniz(asgari iki yıl) yolcu taşımayınız.
2. Tecrübeniz yeterli ise ama ilk defa yolculu sürüş yapacaksanız önceden yolcu ile birlikte düşük süratlerde trafiğe kapalı uygun bir alanda alıştırmalar yapınız yada bunun eğitimini alınız.
3. Daima “Araştır”, “Değerlendir” ve “Uygula” işlemini uygulayınız.
4. Yolcunun sürate ve yatışlara alışması için kendisine zaman tanıyınız.
5. Sollarken kendinize daha geniş zaman tanıyınız. Ani geçişlere kalkışmayınız. Mesafe yeterince uzun olsun.
6. Rüzgara karşı hazır olunuz.
7. Aşırı hızlardan ve yatış açılarından sakınınız.
8. Yolcu binmeden motoru çalıştırınız.
9. Yan ayağı kaldırıp motoru tam desteğe alınca, ön fren sıkılı ayakta iki ayağınızla sağlam bir şekilde yere basılı olarak ve motoru bacaklarınızın arasında sıkıca tutulu bir vaziyette iken yolcuya binin komutunu veriniz.
10. Yolcu binince kask çarpışmalarına hazırlıklı olunuz.
11. Tam durup motoru desteğe aldıktan sonra kendisine vereceğiniz inin komutunu almadan yolcunun inmeye kalkmaması gerektiğini, ayakları pedallarda basılı beklemesi gerektiğini kendisine bildiriniz.

Not: Yolcu binip inerken sürücünün omuzun dan destek alabilir.

Alfa.